10 Şubat 2014 Pazartesi

Saving Mr. Banks

"A spoon full of sugar makes the medicine go down,medicine go down and down..."

Bu şarkı benim için çok farklı bi' yere sahiptir. Çünkü çocukluğumuzun favori kahramanlarından Mary Poppins'in şarkısıdır bu. Mary Poppins'i kim sevmez? Çocukların yardımına koşan, pamukşeker gibi bir dadı. And she also has witchcraft:)

Mary Poppins'in konusu sorulursa hepimiz "çocukları kurtarmaya gelen bir sihirli dadının sonunda gerçekten de onları bütün olumsuzluklardan kurtarıp, "batı rüzgarı " ile macerasına devam etmesi" tarzı bir şey deriz. Size çok çok yanılıyormuşuz desem? P.L. Travers'ın en son yaratmak istediği imaj aslında buymuş. Peki size bir Mary Poppins gerçekten varmış desem?

Evet,yazarın geçmişinden izler bütünü aslında bu çocuk romanı. P.L. Travers -ki aslında gerçek adı Helen G.- aslında bu hikayeyi tamamen kurgulamış sayılmaz. Kendi hayatını sadece bir tık daha büyülü yansıtmış. Travers'ın ailesi Avustralya'da neredeyse aristokrat sayılabilecek bir çevrede,oldukça varlıklı olarak hayatını sürdürürken,baba aniden işten atılır. Aslında pek de aniden değildir,çünkü baba gizli bir alkoliktir. Bunun üzerine varını yoğunu kaybeden aile suburb civarında bir yere yerleşir. Baba burada da bankada çalışacaktır. Fakat içki sorunu devam eder ve işler burada da iyi gitmez. Küçük Helen (babasıyla kendi arasında nickname olarak Ginty'i kullanır) babasına hayrandır ve "hayal kurmaktan asla vazgeçme; dünya sadece bir illüzyon " öğüdünü kendine yaşam felsefesi olarak belirler. Yani babası onun kurtarıcısıdır aslında. İşler sarpasarmaya başlayıp ,baba hasta olunca ise hala bir ümitle iyileşmesini bekler. Tam herşey durma noktasına gelmişken Sidney'den hep methini duyduğu , eğitimli ve tam bir aristokrat olan Elliot Teyze aileye yardıma gelir. Gelir gelmez de " we'll now fix it all up." Diyerek herkesin gün ışığı olur. Ama baba o kadar güçlü değildir. Ve Helen'ın bunun üzerine suçladığı tek kişi yine Elliot Teyzedir. Ama babasını affetmiş olarak , hayatını onun öğüdünü temel alarak sürdürür. Mary Poppins kitabı da işte böyle ortaya çıkar. Fakat Mary Poppins 'in dünyaya açılması, kitabın yayımından 20 yıl sonra olur. Walt Disney -aynı zamanda eski arkadaşıdır da - Travers'ı kitabın film uyarlaması için Los Angeles'a çağırır. Asıl sorunsa, ikilinin asla uyuşmamasıdır. Daha doğrusu Miss Travers aslen Avustralyalı olduğu halde , kendini bir İngiliz olarak benimseyip tam da bir İngiliz gibi davranır ve her şeye hayır demek dışında bir etkinliği yoktur. İşin içinden bir türlü çıkamayan Disney, çareyi Miss Travers'ı Disneyland'a götürmekte ve kendi dünyasıyla tanıştırmakta bulur. Ama bu bile ancak kısa vadede çözümleyici olur . Asıl sorunun daha derinde olduğunu , yazar anlaşmayı feshedip İngiltere'ye dönünce anlar. Ve biraz araştırmayla, adının/tüm o kapalı ve negatif mizacının köklerinin ailevi kaynaklı olduğunu fark eder ve onu da gerçeklerle yüzleştirmek için Londra'ya gider.


Evet , burada böleceğim. Şimdi düşünelim. Walt Disney Mary Poppins filmini yaptı mı ? Evet . Demek ki ne olmuşsa, Londra ziyaretinde olmuş.

" Mary Poppins aslında çocukları değil, babaları Mr. Banks'i kurtarmaya gelir."

Bu tespit sanıyorum ki, bizlere Mary Poppins'i film olarak kazandırmış faktördür.