27 Kasım 2013 Çarşamba

The big big change.


“And when the event, the big change in your life, is simply an insight—isn't that a strange thing? That absolutely nothing changes except that you see things differently and you're less fearful and less anxious and generally stronger as a result: isn't it amazing that a completely invisible thing in your head can feel realer than anything you've experienced before? You see things more clearly and youknow that you're seeing them more clearly. And it comes to you that this is what it means to love life, this is all anybody who talks seriously about God is ever talking about. Moments like this.” 




Jonathan Franzen-The Corrections 


9 Kasım 2013 Cumartesi

Les yeux verts

Ya da " yeşil gözler" .




Marguerite Duras'ın 1990 tarihli bu kitabı, Haziran 1980 tarihli Cahiers du cinema'da çıkan yazıları da eklenerek genişletilmiş ikinci baskıdan çevrilmiş. 

 " özel bir sinemacıdan mektuplar,fragmanlar ve röportajlarla kurulmuş bir kitap:dünya,deneyimler,edebiyatla sinemanın ilişkisi,kişisel deneyimlerin bir sinemanın oluşumundaki yeri,sinema yapmak,sinemaya gitmek,kitaplar ve filmler. 1990'daki ilk basımını yakalayamamış genç kuşaklar için..." 

Asıl paylaşmak istediğim bölüme gelirsek; 


[sayfa 42 - "Woody Allen Chaplin"]

[......]" Sinema konusunda çok bilgili olan siz Cahiers du cinema'cılar,biraz da sizin düzeyinize çıkmak için dün akşam Annie Hall'u gördüm.O anda pek hoşuma gitti,işte en uygun sözcük bu,çok "hoş"tu,sonra geçti. Ertesi sabah hiçbir şey kalmamıştı. Daha birkaç gün öncesine kadar hiçbir tanışıklığım olmayan Woody Allen sanırım çok düşünülüp taşınılmış bir sanattan yana;aynı şekilde çok bölgesel,inceden inceye hesaplanmış,Chaplin'inkinden çok daha dar-alabildiğine dar- bir mizah anlayışı var Woody Allen'ın. Woody Allen neredeyse,orada kalıyor. Çevresinde hiçbir şey kıpırdamıyor,nesneler tüm farklılıklarıyla durup duruyorlar,onunla birlikte harekete geçmiyorlar,hiçbir şeyi değiştirmiyor Woody Allen. Onun çevresinde New York da aynı. New York'u  boydan boya katediyor,New York hep aynı. Şehir Işıkları'nda Chaplin mekanın bütününde yaşar. Her yanda yankılanır Chaplin . New York'ta ya da başka bir yerde,her nerede olursa olsun, Chaplin  geçince,her şeyde onun yankısı kalır. Her şey Chaplin 'dir. Tüm kent,kentler,sokaklar. O susan adam olur. Chaplin tek bir numarada ,tek bir oyundadır; sanki tek bir kez, tek bir sessizlik,tek bir aşk,dermiş gibi. Bu oyun da yine tek bir yerde geçer ama ,uçsuz bucaksız bir yerde. Burası,bütünüyle Chaplin'in yeridir . Chaplin oynarken, kendine ait olan hiçbir şeyi saklı tutmaz, yedekte bırakmaz. Sahip olduğu her şeyi o anda oyununa katar. Onun yanında Woody Allen cimrinin,elisıkının teki. Birtakım numaraları ,oldukça başarılı sahneleri,son derece yapmacıklı , son derece ölçülüp biçilmiş,çok yerel ,çok "gerçek hayattan alınma" ve aslında iyi hazırlanmış birtakım "gag"leri var. Aynı "parizyenizm" gibi bu da son yılların "New yorkizmi". Annie Hall'da New York'u göremedim,bir yaşam tarzını gördüm;öyle,New York'tayken tanıdığıma benzer bir tarz,oldukça kasvetli,ama oldum bittim New York-Babylone tarzı değil. Sonra Annie Hall'da aşk yalnızca "gag"lere bir bahane oluşturuyor,işte bu olmaz. Woody Allen'ın sefaleti burada,bir alay etme,çekiştirme,zarar verme,kabalaşma tarzını sürekli öne çıkarmasında,monden bir edayla,sürekli buna başvurmasında. Bir an tereddüt ettim ama Woody Allen hakkında bu şekilde konuşmak umrunda değil. Zaten eleştirmenler onu göklere çıkarıyor,artık hiçbir şey ulaşamaz ona. Tuhaf ama , oyunundan ve söyleşilerinden korkunç biri olsa gerek, hayatta hiçbir şeyi sevmemiş olsa gerek diye bir çıkarsama yaptım. Sonuçta oyuncularda her şeyi görüyor insan.,bütün arka planı. Keskin görüş.
Chaplin'in gezginliği coğrafi sınır tanımaz. Woody Allen'ınki Kuzey Amerika,N.Y.,Manhattan'la sınırlı. Woody Allen, dikiş izleri görünen yamalı parçalara benziyor. Dikişlerini görüyorum;halbuki Chaplin 'de hiçbir şey görmüyorum,düz bir çizgi görüyorum,dünyayı saran
güven dolu bir bakış görüyorum. Sonra karşılığında Chaplin'in o hüznü.Evet, kaçışı olmayan bir bağımlılık ağına düşmüş hayvanın hüznüne benzer bir hüzün. Daha baştan, hakkında yapılacak bütün yorumların,bütün siyasi ısrarların önüne geçen,hepsini geri püskürten bir yazgısı var bu hayvanın."