19 Temmuz 2013 Cuma

denizkenarı kitaplığı -





                                       


Bir Temmuz'un daha ortasına geldik.
Bütün sene iş,sınav,ders,kurs vs yoğunluğuyla boğuştuk ve her birimiz şöyle güzel bir tatili hak ettik.
Öğrenci olan arkadaşlar için okulun verdiği kitapları okumak -her ne kadar 'kitapkurdu' mertebesine ulaşmış olsa bile o kişi- işkence gibi geliyor,bunu kendimden de biliyorum zaten. O yüzden bu yaz her şeyi istediğiniz gibi yapmanızı öneriyorum.Tatile gidilicek beldeyi de siz seçin mesela.Bırakın anneniz babanız kendilerinin seçeceğini/planlayıp programlayacağını düşünsünler.Siz elinizi masaya vurup gitmek istediğiniz yeri ve yapmak istediklerinizi gönül rahatlığıyla söyleyebilmelisiniz.Çünkü unutmayın onlar ne kadar çalıştıysa,siz de en az onlar kadar çalıştınız. Okul stresini küçümseyen velilere inat atılgan olun hep kendi fikrinizi ortaya koyun.Alınmaca gücenmece yok sayın veliler :)

Dediğim gibi eğer gidilecek tatil beldesi içinize sinmişse,yapacağınız tek bir şey kaldı.Bavulunuzu hazırlamak !
Malum dünyanın dört bir yanında senenin en sıcak ayı yaşandığı için bavulunuzdaki ağırlık kıyafetlerden olmayacak muhtemelen. Benim için öyle oldu en azından.Yazın nereye gidersem gideyim sadece birkaç parça kıyafet götürürüm. Bir iki şort,elbise .. ve bitti ! Bavulumun geri kalanını kitaplar ve ajandam doldurur. (Ve tabii gideceğimiz yerde dvd player düzenekleri varsa MUTLAKA film arşivimden tatil beldesinde kalınacak gün sayısıyla orantılı olarak -kabul etmeliyim ki çoğunlukla bu 'orantı'nın hayli üstüne çıkıyorum - film alırım )

Eğer siz de benim gibi kitapsız bir dolmuş yolculuğuna bile katlanamayanlardansanız . Ve ufukta bir deniz kenarı tatili gözüktüyse buyrun sizin için seçtiklerim :




İsim-Şehir-Bitki-Yılmaz Özdil :Yılmaz Özdil'in ne denli büyük bir aydınımız olduğunu söylemeye bile gerek yok hiç şüphesiz.Ancak öyle bir yazıyor ki amcamız,yazıya başlamadan bir saniyecik bile olsa -çok uzun görünüyo ya,şimdi bu bayar beni geç Cumartesi Eki'ne- dedirtmiyor insana.Uzun yazdığı ölçüde mizah sahibi de. Kendine özgü o komik,bazen oldukça ironik ve %90 çarpıcı olan üslubu okuyucunun takdirini hemen kazanıyor.Evet işte,bu amcamızın köşelerinden bütün yazılar toplanmış,derlenmiş ve bir araya getirilerek şahane bir kitap olarak basılmış.Ne mutlu bizlere ! Deniz kenarında zamanın nasıl geçtiğini bir an bile fark etmeden hem oldukça şey öğrenecek hem de gülmekten hep beraber kırılacağız hiç şüphesiz.



İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar -Stefan Zweig : Stefan Zweig , şahsen benim favori Batılı yazarım olup;her zaman kendime idol olarak belirlediğim bir kişiliktir . Gerek tarihe yaklaşımı,gerek üslubu,gerekse akademik hayatı olsun. O yaşayan bir dehadır bana göre. Ve yazdığı her eser (başta gelenler: Işık,Daha Çok Işık;Amerigo;Rotterdamlı Erasmus;Dünün Dünyası vs) okunmalı,okutulmalıdır.Kendimi Almanca'yı çok ileri seviyede bildiğim için şanslı hissediyorum ki , ilk fırsatta bu eserleri bir de orjinal dili olan Almanca olarak okuyabileyim. Çoğunlukla biyografi,tarihsel roman türlerini kaleme alan Zweig,bu kitabında tarihin yazılmaya başladığı ilk andan itibaren ; yaptıklarıyla/devrimleriyle/sözleriyle/getirdikleri devlet rejimleriyle/fetihleriyle dünyanın tarih sahnesine ışık tutmuş,ilerletmiş ve yalnızca kendi milletini değil bütün dünyayı etkileyip,sansasyon yaratmış liderleri,dehaları anlatıyor . Ama her birini yıldızlarının en parlak olduğu o anlarda yakalayıp bizlere aktarıyor. Örneğin: Fatih Sultan Mehmet'i 1453 yılında İstanbul'u fethi esnasında... Amerikalıların deyimiyle long story short /yani/ uzun lafın kısası , bu kitabın her paragrafı okunmaya değer.




Ben OK'um Sen OK'sun-Thomas D. Harris : Kitabın türü kişisel gelişim. Ve ben , herhalde dünya üzerinde kişisel gelişim türünden nefret eden yegane insan tiplerindenim.Ama malumunuz.Bir gün kendisine ve fikirlerine her zaman çok saygı duyduğumuz Almanca öğretmenimiz bizlere derste bir kitap önerdi.Öylesine birdenbire.Bir yıl sonra yine aynı hocamız; girdiği derste aynı kitabı önerdi. Toplamda 3 kez daha önce çoktan önermiş olduğunu hatırlamadan bu kitabın üzerinde uzunca durdu.Ve hepimiz,en ilgisiz olanımız bile eninde sonunda bu kitabı okumaya karar verdik.Pes ettik kısaca.Çünkü kendisini biliriz;öyle bir şeyi kolay kolay tekrar etmez. Yaşı var tamam ama , o kadar da değil yahu !! Diğer arkadaşlarım da bana böyle söylemişti en son,sonra ne oldu bilemem.Ama ben aklıma koyduğum gibi okudum ve evet dediği kadar varmış değerli öğretmenimizin.Kişisel gelişim olduğu daha ilk sayfasından hatta kapağından bağrıyordu ama bu bile beni rahatsız etmedi. Kitap bütünüyle yazar ve birkaç felsefeci arkadaşı tarafından eğitim yıllarında oluşturulmuş bir teknik etrafına örülmüş durumda : tekniğin adı da : Transaksiyonal Analiz . Bunu anlatırken yazar her bölümde ''insan''ı 3 ayrı kişiliğe bölüyor: Ebeveyn,Çocuk ve Yetişkin . Ve yine her bölümde , gün içinde tesadüfen karşı karşıya kalacağımız herhangi bir kriz anını baz alarak; bu 3 karakteri , daha doğrusu 1 karakterin 3 kişisini çözümlüyor. Biraz karmaşık gibi görünse de ilk 2-3 bölümden sonra alışıyorsunuz ve gerisi çocuk oyuncağı.Kitabı bitirdiğinizde Cem Yılmaz'ın meşhur esprisiyle : ''bir aydınlanma'' yaşayacağınızı ummayın yalnız. Değişecek bir şey varsa o da sizsinizdir ve bu hemen olmayacak,aksine uzun ve derin bir ilerleme gerektirecektir.Ama inanın bana bu külfete değecektir !

Dipnot : Kitabın orjinali Almanca dilinde olup;kapakta yazılmış olan '' Einmal O.K. Immer O.K.'' : ''bir kez iyiyse hep iyi gider'' anlamına gelir . Çok mantıklı değil mi ? :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder