27 Temmuz 2013 Cumartesi

Lomography is supposed to be art.





''Lomography makes the photos look like lomo photography.''

''Lomography is a magazin,a shop and a communtiy dedicated to analogue photography.''


                                               


Lomography , türkçeleştirdiğimiz haliyle : lomografi.

Son 10 yılın en büyük buluşlarından biri olarak kabul ediliyor. Özellikle gençler tarafından + sayesinde .



Yazıma  [lomo] ön ekiyle ve anlamıyla başlıyorum  -ki bu da benim ilk adını duyduğumda takıldığım bir detaydı- :

Neden ''lomo'' ; yani ne alaka ?

Meğer öyle çok da sanıldığı gibi 'sanatsal' veya 'marjinal' bir hikayesi yokmuş ardında.

Basit,oldukça .

Lomo,Leningrad Mercek ve Mekanik Fabrikası'nın ; yani orjinal adıyla ....Leningradskoye Optiko Mechanicheskoye Obyedinenie'nin baş harflerinin kısaltmasıdır. [ Sizin adınıza ben tepki veriyorum hiç zahmete girmeyin : HI? ]

Evet efendim,dilimiz Rusça . O yüzden böyle...

Çok düşünmemişler kısaca.

                                                 


Her neyse,fabrika 1914'te Petersburg'da kurulmuş ve ilk model olarak LC-A'yi çıkartmış.

Fabrika'da tek üretim mercek alanında değil..teleskop,gece görüş aletleri , uzay aparatları ve ayrıca 1. Dünya Savaşı sırasında da tüfek dürbünleri üretilmiş !

                                                     
Favori modelim.En yakın zamanda Galata'daki lomography mağazasına gidip Türkiye'ye getirilip getirilmediğini öğrenicem ! Tek kelimeyle muhteşem değil mi sizce de?                  


                                           

                                         

Peki sözü geçen bu ''lomography''nin tarihçesi nedir?

Akımın ortaya çıkışı 1991 yılındadır.

Viyanalı bir grup gencin Çek Cumhuriyeti gezisi sırasında dikkatlerini çeken efsane makine LC-A'ye duydukları hayranlık,Lomography akımının başlangıcı oluyor.

İlginç olansa;

LC-A ile çektikleri fotoğraflarda klasik kadraj anlayışı ve tüm şablonlar baştan aşağı reddediliyor,adeta yıkılıyor.

Yepyeni,sıcak,yumuşak renklerle dopdolu,fantastik ve hareketli mi hareketli kareler ortaya çıkıyor.

Ve bu iş sandıklarından da kolay , kolaylaştıkça da eğlenceli bir hale giriyor günden güne.

İşte akımın doğuşu bundan ibaret.

                                     Patti Smith modeli .. 'Aman Tanrım ! ' dediğinizi duyar gibiyim...




Sonraki süreci;yani yayılma ve parlama sürecini ise şöyle özetlemek mümkün :

Çektikleri ''Lomopraph''ların ilgi görmesiyle onlara ''makineyi nereden bulabiliriz'' diye soranların sayısı artınca  kendileri gibi meraklı ve yeniliklere açık tüm gençlerin önünü açmak ve onlara start'ı bizzat vermek için işe koyuluyorlar ve hooop ilk sergi 1994 yılında New York ve Moskova'da eş zamanlı açılıyor.

Böylece lomography hızını alamadan günden güne tüm dünyayı fethetmeye devam ediyor....

Tüm bu sürecin devamındaysa sonunda yoğun ilginin bir şartlı sonucu olarak Berlin,Londra gibi metropollerde bayilik sistemiyle lomopraphy elçilikleri kuruluyor.

Aynı zamanda akımın+sürecin fotoğrafçılara kazandırdığı felsefe şöyle : DÜŞÜNME,ÇEK !

Bu felsefede tabii başı çeken temel taş sponteneliğin ve doğaçlamanın önemi.

Açıkçası ;

''rastgele fotoğraf çekmek hiç bu kadar estetik olmamıştı.''

Teşekkürler lomography !!! :)
                                                   

Yazımın sonuna eklemeden edemeyeceğim;

Lomography ile ilgili azıcık araştırma yaptığınızda hepinizin mutlaka gözünüze ilişecek bir kurallar listesi var bu sanatla ilgili..

Her yerde,her metinde bulunabilir eğer aranan şey lomography ise...

Ama çok uzağa gitmenize gerek yok,buyrun ben size getirdim o meşhur kurallar dizisini..

İşte Lomography'nin 10 Altın Kuralı !!!

1.Kameranızı gittiğiniz her yere götürün ! Nerde ne ile karşılaşacağınızı bilemezsiniz.
2.Kameranızı günün her saati kullanın;gündüz de gece de. Çünkü her anın ayrı bir hissi var.
3.Kameranız hayatınızın akışını engellememeli;onun bir parçası olmalı.Tıpkı yemek,içmek,konuşmak,yürümek,düşünmek gibi...
4.Kameranızı farklı açılarda tutun.Deklanşöre basarken ne çektiğinizi görmek zorunda değilsiniz.
5.Kameranız elinizdeyken,yakınlaşmaktan korkmayın ! İçinizde fotoğraf çekme arzusu oluşturan nesne ya da kişiyi mümkün olduğunca yakın markaja alın.
6.Düşünmeyin! Kameranızı alın,dışarı çıkın ve önünüze geleni çekin.
7.Hızlı olun! Saniyenin onda biri bile önemli.Ayarlarla vakit kaybetmeyin.
8.Film üzerine ne kaydettiğinizi önceden bilmek zorunda değilsiniz.Rastlantılara izin verin.Hayatın keyfini çıkarmaya bakın.
9.Sonradan da ''Aaa ! O ne ? Bunu ne zaman çekmiştim? Neredeydi bu?'' sorularıyla beyninizi meşgul etmeyin.
10.Kuralları kafanıza takmayın.10 Altın Kural'ı unutun.Canınız ne istiyorsa onu yapın.

:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder