27 Temmuz 2013 Cumartesi

Hemingway Madness

Hemingway'e olan takıntımın asıl kıvılcım kaynağı The Old Man and the Sea'dir .

Konusu,her şeyi beni çok çok ama çok etkiler hep.



'Şanssızlar türünün en beteri',yani ''salao'' olarak ün salmış balıkçı Santiago'nun hayatının -kurak- yıllarında Manolin adındaki genç bir çocuk sayesinde adeta tekrar ruhunu kazanması ve devamında ikisinin birliktelikleri üzerinedir aslında kitap. Bir de tabii yaşlı adamın nam-ı değer Atlanktik'e özgü kılıçbalığıyla olan struggle'ı yani mücadelesi söz konusu.
Hemingway gibi sert mizaçlı ve hayatı boyunca duygusallığa olabildiğince az yer vermeye çabalamış bir yazar için fazlasıyla sıradışı.(hakkında yapılmış bazı belgesellerde ve filmlerde daha iyi algılayabiliyoruz ki,Hemingway'in şöhreti bu kadar geç yakalamasının ve entelektüel/aydın zümre tarafından oldukça geç kabul edilmesinin sebebi,yazmaya ilk başladığı dönemlerde kitaplarında ''duygusallığa'' fazlaca önem vermesidir.Hatta hakkında yayınlanan 'duygusal çocuk Hem.' tarzındaki eleştiriler yüzünden bol miktarda stres kaynaklı krizler geçirdiği ve sonrasında kendini sadece ve sadece ''insani,olabildiğince sade ve duygudan hayli uzak'' yazmaya odaklamış olması da bir gerçektir.) Ama itiraf etmeliyim ki,beni her sayfasında içine çekti.Bu kitabı o kadar özel yapan şeylerden biriyse,Hemingway'in kendini bir öğleden sonra -karısı ona mutfakta çay demlerken ve ''ay carmela'' şarkısını mırıldanırken- çok sevdiği av tüfeğiyle vurmasından önce,son yazdığı ''major '' yani kayda değer eseri olması. Şimdiden vuruldunuz değil mi?

Bu arada kitabın beyaz perde uyarlaması da olmuş , merak edenler için :

http://www.imdb.com/title/tt0052027/

Kitabı kadar etkileyebileceğine hiç ihtimal vermem ama beğenenler için,izlemekte fayda var.

Yaşlı adamımızı kılıçbalığıyla baş başa bırakıp benim Hemingway takıntıma geri dönecek olursak.

Bu kitabın ardından , yazarın hayat hikayesine bir göz atayım dedim ki amanın !

Adının anıldığı aşklardan tutun,Küba'daki muazzam yaşantısına kadar ...adamın hayatında her şey mi ilgi çekici olur !

İşte ben de tam bunları incelemeye almışken ve bir gece Golden Globe ödüllerini izlerken,kulaklarımın şahit olduğu bir duyuruyla adeta yerimden zıpladım. Böyle güzel bir tesadüf olamaz diye düşündüm çünkü gerçekten olamaz. Meğer Nicole Kidman ve Clive Owen benim içinde olduğum durumu görmüşler,üzülmüşler bu halime ve imdadıma koşup ''şunun kafasındakileri biraz netleştirmek lazım'' demişler. Ve el ele verip ''Hemingway&Gellhorn'' filmini çevirmişler. Üstelik bu film ve Nicole Kidman Golden Globe'a aday bile olmuş.



Amanın da amanın. Bunu duyar duymaz etrafa haber uçurdum 'nerde bu fiiiiiiiiiiiilm nerdeeeeeeeeeeeeee?!' diye ve sonunda yine kendim buldum.

Imdb puanı 6,1 . Evet , yeterince iyi değil . Ama zaten şuana kadar benim bayıldığım hiçbir filmin Imdb puanını 'o kadar da' yüksek göremedim ki.

Neyse,bence film gayet de güzeldi. En azından benim ilgimi çeken noktalarda tatmin ediciydi. Hangi noktalar mı? Örneğin, Hemingway'in yukarıda da bahsettiğim ''sinir krizleri'' gibi ve tabii ki kadınlar&Hemingway.

Mesela bu filmi izledikten sonra onun çalkantılı ve o dönemde -neredeyse- hiç gündemden düşmemiş aşk hayatına merak saldım. Şüphesiz Martha Gellhornla olan evliliği aralarında en garibi.
Çünkü Martha , Hemingway gibi - her ne kadar kişisel görüşüm o yönde olmasa da - çekici,karizmatik ve ''oldukça'' revaçta bir fenomenden ayrılmayı,hatta boşanmayı göze alan tek kadın olmuş Hem.'in hayatında.

Martha'nın -İspanya İç Savaşı'ndaki tek kadın muhabir olmak da dahil-  savaş muhabirliği kariyerinin ve politik gündemdeki rolünün de önüne geçen bu ününü göz önünde bulundurursak,Hemingway'in kadınlar arasında da bir hayli ''popüler'' olduğunu söylemek oldukça mümkün .

Bu enteresan filmin ardından ben birazcık daha abarttım ve Hemingway'in ilk eşi Hadley ile Caz Çağı'nın zirvesinde Paris-İtalya arasında mekik dokuyan aşk hayatını konu almış ''The Paris Wife''ı okumaya başladım.Ve an itibariyle kendisi de bitmiş bulunuyor.(bkz.1920'lerin Paris'i,bkz. Caz Çağı)

Ve şimdi de elimde yine Hemingway'in  -hem filminde hem de kitabında oldukça bahsi geçen - Fiesta:The Sun Also Rises adlı kitabı , brand new okunmak üzere bekliyor.Duyduğuma göre , Amerika'da bazı liselerde  ''yaz tatili kitabı'' olarak dahi okutuluyormuş. Bakalım nasıl çıkacak. Ama Hemingway'in bu saatten sonra beni istese de hayal kırıklığına uğratması olanaksız:)


                                        ,, Martha Gellhorn and Ernest Hemingway, in Cuba. ''


 
  Bu da trailer'ımız. Bu arada unutmadan,filmde İspanya İç Savaşı'yla alakalı bilmediklerimizi de öğreniyoruz. Yani bu güzel insanların büyüleyici aşkının yanında,tarih dersimiz de cabası :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder