19 Temmuz 2013 Cuma

Ustalarla Buluşma

18.İstanbul Caz Festivali,Açılış Konseri-Ustalarla Buluşma- Nasıldı ?






Nasıl mıydı ? Tek kelimeyle mükemmel !!!

Öncelikle açılış konseri olmasının etkileri gözden kaçacak nitelikte değildi.
Tonlar,yapılan saf ve duru müzik,müziğin yankılandığı o tarihi Aya İrini Kilisesi atmosferi...

Dün akşamüzeri 20:30 daki bu açılış konseri için hazırlanırken,kendimi sanki Topkapı Sarayı'ndaki bir eğlenceye katılacak gibi hissettim.Çok ciddiyim ! Muhteşem Yüzyıl etkisi midir , konserin sarayın bahçesindeki Aya İrini Kilisesi'nde yapılacağından mıdır bilmiyorum.Ki ben öyle Muhteşem Yüzyıl vs dizileri de takip etmem.Ama gerçekten sanki kendimi çok mühim bir atmosfere girecekmiş gibi hissedip oldukça heyecanlandım.Ve zaten Sarayın o bahçeye açılan,muazzam,geniş kapısından girdikten sonra heyecanlanmakta haklı olduğumu fark ettim.
İstanbul'un her bir köşesinden(Kadıköy,Sarıyer,Beykoz,Çatalca,Maslak'tan gelen insanlarla bile muhabbet ettim,düşünün ! ) gelen yüzlerce izleyici, şık şık giyinip unutamayacakları bir caz ziyafeti , daha ziyade bir müzik ziyafeti yaşamaya gelmiş . (Çünkü ustaların yaptığı o inanılmaz müziği sadece 'caz' olarak sınıflandırmak ve kalıplandırmak bence haksızlık kaçar ve doğru da olmaz. ) 
İlerde Topkapı Sarayı , Camii'nin muazzam minarelerine hayranlıkla ağzımız açık bir şekilde bakıp büyülenip-büyülenmemek arasında kalmışken , bahçenin sol tarafındaki 'Karakol Cafe'yi görüyoruz.Beyaz ince ayaklı narin sandalyeler ve masalarla donatılmış,ağaçlar arasında sade ampuller gezdirilmiş ama bu minik ayrıntılar bile o kadar büyük bir güzellik katmış ki ,tüm bunları incelerken istemsiz olarak tebessüm etmemek elde değil.
Büyük ihtimalle şuanda ''İyi tamam da,Topkapı Sarayı'ndaki bir cafenin adı neden alakasız bir şekilde 'Karakol' olur?'' diye soruyorsunuz kendi kendinize.
Anlatayım hemen,
Karakol Cafe,Osmanlı döneminde Sultanahmette şehrin Polis Karakol'u olarak geçermiş.Yani bizim dün oturup,annemle cappucino içtiğimiz o 'cafe',suçluluların korkulu rüyasıymış :)
Bu bilgiyi bizimle ilgilenen garsondan aldıktan sonra,saatin sekizbuçuğa yaklaştığını fark edip hemen fırlıyoruz,Kilise'ye.
Herkes o küçük giriş alanında toplanmış,kimi çimlere oturmuş yeni aldıkları caz müzik CD lerine bakıp mest oluyor,kimiyse ayakta dikilmiş IKSV görevlilerinin gazabına uğramakta ve satmaya çalıştıkları Sarı Lale ve Kırmızı Lale isimli iki farklı 'avantaj' kartını almak-almamak arasında gidip geliyor,para hesapları/pazarlıkları yapılıyor.Tam annemle bu durumun komikliğine kendimizi kaptırmış izlerken , ve arada da kıs kıs gülerken,hoooop bizim de yanımıza bir IKSV görevlisi gelmez mi? Sencer Beyciğiiiiim. Sağolsun bizi dakikalarca ayakta dikti,açtı ağzını,yumdu gözünü kısaca.''Bak sen şimdi öğrencisin,belli ki böyle etkinliklere ilgin de var hadi bak bu kart çok hoş,çok avantajı,çok mükemmel..'' yani itiraf edeyim,annemin ''çöp bunlar çöp'' demeyeceğini bilsem ben kesin alırdım ,hatta almaya da niyetlendim.Ama arkadaş öyle bir inatçı öyle bir pazarlıkçı ki yani artık ben bile soğudum kartı almaktan.Zaten hep öyle oluyor,bir mağazaya giriyorum ,kendime hırka bakıyorum ,hoooop dikiliyor pür makyaj süslü püslü bir kadın yanıma,sesi de cırtlak ''yardımcı olabiliiiir miyimm?'' yok canım olamazsın diye patlatmak istiyorum öyle olduğunda suratlarına.Çekip gidiyorum mağazadan hiçbir şey demeden. Ee napiyim ama,kendileri kaşınıyo.
Neyse bir şekilde binbir çaba bu ısrarcı beyfendiyi de atlattıktan sonra sıra geliyor,Caz Festivali'ni hatırlatacak hediyelik eşya bölümüne.Ay hepsini almak istiyorum ordakilerin.Ne kupalar,ne t-shirtler,ne kalemler,ne CDler,ne çantalar hepsi birbirinden güzel.En son aldığım bir festival t-shirt üyle oradan da uzaklaşıyoruz.Sularımızı alıyoruzz veee saat 20:30,büyük buluşma vakti geldi ! 
Aya İrini'ye ilk kez geldiğimden,girdiğim saniyeden çıktığım saliseye kadar ağzım açık bir şekilde tavana,işlemelere,ışıklandırmalara,yüksek kıvrılan merdivenlere her şeye , her ince detaya hayranlıkla bakıyorum ve her köşenin fotoğrafını çekiyorum ,çektiriyorum :)
Konser tam zamanında başlıyor,ustaların isimleri şöyle : Mısırlı Ahmet,Niladri Kumar,Zakir Hussain..Hepsi birbirinden yetenekli ve herbiri ustaca çalıyor.Söylememe gerek yok tabii,Ustalar :)
Kilise tıklım tıklım dolu,özellikle Mısırlı Ahmet'in Türkiye'de çok geniş bir hayran kitlesi olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.
Her şey o kadar büyüleyici ki,konser sırasında bir ara gözlerimi kapatıp o etnik müzikle tarih çağlarından birinde yaşadığımı , hatta 2000 sene önce tam orada,Topkapı Sarayı'nda yaşadığımı hayal ediyorum..
Çok komik görünüyor tabii ordan bakınca,ama eminim herkes hayal kurmayı seviyordur.Benim de dün geceki hayalim buydu :)
Evet,konser tam tamına 2.5-3 saat sürüyor ve bizler her saniyesinde kendimizden geçip deli gibi alkışlıyoruz,ıslıklar çalıyoruz. Ve her şey bittiğinde büyülenmiş olarak arabamıza binip evimize gidiyoruz :)
Normal standartlar için uzun kabul edilse bile , müzikseverlerin tadı damağında kalıyor :)

İşte konserden 1 gün önce yayınlanan bir gazete haberi , buyrun okuyun :)



“Ustalarla Buluşma” serisinin bu yılki konukları, ünlü perküsyoncu Mısırlı Ahmet, klasik Hint müziği ve caz dünyasının önemli isimlerinden, tabla üstadı Zakir Hussain ve Hint klasik müziğinin en genç ustalarından kabul edilen sitar virtüözü Niladri Kumarolacak. Farklı kültürlerden müziğine kattığı zenginlikler, ritim anlayışı ve soloları ile tüm dünyada beğeni toplayan ünlü perküsyoncu Mısırlı Ahmet kısa zamanda dünya çapında bir ün kazandı ve birçok sanatçıya albümlerinde eşlik etti.
Sina Çölü’nde “deholla” (darbukanın büyük boyutlusu) üzerine çalışmalar yapan Mısırlı Ahmet, deholla çalma tekniğinin de yaratıcılarından. Büyük tabla üstadı Zakir Hussain, Hint müziğini uluslararası platforma taşıyan ve bizzat “dünya mirası” sayılan bir sanatçı. Hussain, tabla virtüözlüğünün yanı sıra bir eğitmen, prodüktör ve film müziği bestecisi olarak dünya müziği akımının en önemli mimarlarından biri olarak kabul ediliyor.

------
Evet sevgili okuyucular, kısaca caz festvali süresince İstanbul'un yüreği 'caz' edecek.
Mutlaka,mutlaka katılın :)






Yasal Uyarı: Bu sitede yayınlanan yazıların tüm hakları Ceyda Meriç'e aittir. Kaynak gösterilerek dahi bir yazının tamamı yazılı izin alınmaksızın kullanılamaz. Sadece alıntı yapılan yazının bir bölümü, alıntı yapılan habere/yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder