19 Temmuz 2013 Cuma

GOYA-Witness of his time

                                                                         




Pera Müzesi Temmuz ayına kadar ispanyol ressam Francisco de Goya'yı ağırlıyor.

Romantizm'in öncüsü olan Goya'nın yalnızca yağlıboya tabloları değil,gravürleri de getirilmiş.

Her zaman merak etmişimdir,neden hep tablolarında ''acı,karamsarlık,ağıt'' gibi temaları işlemiş diye...

Haliyle bu üzücü,depresif eserleri veren kişinin de soğuk karakterli olacağını düşünmüştüm kafamda. Goya'yı öyle hayal ettim yani.

Meğer Goya oldukça duygusal , hassas biriymiş. İnsanlığın gidişatına,halkının sefaletine ve karanlık çağın ışıksız,ümitsiz haline üzülüp kahroluyormuş. Malum yaşadığı dönem İspanya'da din adamlarının halkı dini kullanarak en yoğun olarak kullanıp suistimal ettiği , halkın ''din'' çıkmazında kaybolup gittiği,üstüne üstlük Engizisyon Mahkemesi'nin en etkili olduğu,halkın acı ve kayıp dışında hiçbir yenilik görmediği o korkunç ve karanlık döneme tekabül eder.

Goya da bu vahşeti(özellikle Engizisyon Mahkemesi'ni ve yerli yersiz mahkum edilen , idam ettirilen onca masum insanı,kafirlikle suçlanan bilim ve ilim insanlarının katledilmesini ) konu seçmiş çoğunlukla kendine.

Büyük bir ressam olmak için Saray'daki ustaların yanında çalıştığı dönemde terfi etmesi ve saray hanedanlarının kişisel ressamı olduğu dönemde onların portrelerini yapmış olması dışında hep bu karanlık hava var eserlerinde..


Goya hakkında bir başka gizemse neden gravürlerine hep ''hayvan'' unsurunu insanla  bütünleştirerek bir yaratığı ve onun eylemini,yüz ifadesini çarpıcı bir şekilde resmettiğidir.

Onun da sebebi varmış elbet; insanlığın , özellikle İspanyol yargısının o dönemdeki acımasız tutumunu,yüzyıllardır süregelen bu vahşeti yansıtmak için yalnızca böylece bir çözüm bulmuş. Kafir,sahtekar ve vatan haini ilan edilmemek için de tek kaçış yolu buymuş aslında. Direkt etrafında olan biten her şeyi olduğu gibi gravürlerine geçirseydi muhtemelen bu önemli eserleri verecek kadar uzun yaşamayacaktı da .

İşte bu kaçış yolu bir nevi onun yavaş yavaş büyüyen ününe giden anahtar olmuş. Bilmeden,fark etmeden kurtuluşunu da hazırlamış aslında.

7 çocuğundan yalnızca 2sinin yaşamış olması başta olmak üzere hayatında yaşayıp gördüğü onca felaketin ardından bu beklenmedik ün onun için şaşırtıcı olmuş olmalı.

Ne yazık ki ünü dolayısıyla yaşadığı mutluluğunu da rahatça yaşayamadı.Hayatının son 25 yılını sağır olarak geçirdi Goya . Ve siyaset hususunda hayatı boyunca desteklemiş olduğu ve ''bağımsızlık'' çerçevesinde kendine idol olarak gördüğü Napolyon'un İspanya'yı işgal ettiğine tanık olduktan sonra insaniyet hakkında olan son kalmış ümitleri de yerle bir oldu ve son yıllarında aklında hep bir şey vardı:

''İnsan,kendini ve birbirini yiyen bir varlık. ''



Bu denli hassas ve duyarlı bir şahsiyetin elinden çıkan bu muazzam eserler görülmeye değer.

Özellikle bazı tablolar var ki.. Tüyleriniz diken diken oluyor adeta.

Sergi tam tarihiyle 29 Temmuz'da sona eriyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder