27 Temmuz 2013 Cumartesi

the little black dress

The little black dress=La petite robe noire=küçük siyah elbise.



Çağlar boyunca kadınların favorisi olmaya hak kazanmış,özel etkinliklerin,partilerin,gece hayatının,ciddi iş toplantılarının;kısaca kadınların yaşam alanlarının her köşesini kapsayan bir akım haline gelmiştir.

Gece kıyafeti veya iş kıyafeti olarak ve hatta college-girl stilinde karşımıza aniden çıkabilme olasılığı var bu parçaların.Her an,her mekana,her aksesuarla uyum sağlayabilen yegane gözbebeklerinden biridirler moda dünyasının...

                                     

Tam anlamıyla , bir ikon aracılığıyla tüm dünyanın moda gündemine oturmasındaki başrolü ise tabii ki Audrey Hepburn oynuyor.

Küçük,narin vücuduna ; her zaman farklı desen ve tasarımda,ancak her seferinde de olabildiğince sade ve zarif , siyah elbiseleri yakıştırabilmiştir.

Birçok filminde,redcarpet'ta ve kalan diğer zamanların çoğunda objektiflere hep küçük,siyah elbiseleriyle yansımıştır.
Ancak bir film vardır ki...Audrey Hepburn o filmde ; ''siyah'' renkle ; mücevherlerinden,pırlantalı saç tokasına kadar tüm aksesuarlarıyla özdeşleşmiştir.


Sizlerin de tahmin edebileceği gibi popüler kültürün en nadide incilerinden sayılan ve posterlerden tutun kırtasiyelik tasarımlarına kadar her tür pazarlama tekniği ve reklama maruz kalan :  Breakfast at Tiffany's den bahsediyorum..

Öyleyse Breakfast at Tiffany's in ilk sahnesini hatırlayalım.

Elinde muhteşem black coffee+croissant ikilisi,tarz gözlükleri,tipik topuzu,simsiyah dar elbisesi ve eldivenleriyle asaletin sözlük anlamını izleyiciye yaşatan Audrey'miz.

Bana göre o sahne tam bir ''the little black dress moment''tır..

Kısaca; Audrey'le başladı,Audrey'le yaygınlaştı ve hala da Audrey'le devam ediyor bu akım...




Aslında bu yazıyı yazmamda bana ilham kaynağı olan kıvılcım Guerlain'ın yeni çıkardığı ''La petite robe noire'' adlı parfümdü.

                                       

Parfümün kutusunda küçük bir siyah elbise asılı bir askının resmi vardı.
Kutunun arkasında da,''la petite robe noire''un yani ''küçük siyah elbise''nin kişileştirilerek konuştuğu varsayılmış ve onun ağzından birkaç satır düşülmüş hemen ilişiğine.

                               

Ben küçük siyah elbiseyim.
Yıllar boyu kırmızı halılara hükmettim...vsvs şeklinde 5-6 satır olarak devam edilmiş yazıya...

Ve koku da gerçekten çok hoş,en yakın zamanda kendime bir jest yapıp bu parfümü almayı planlıyorum:)


Parfümeriden çıktıktan sonra da kendi kendime düşündüm ve ''çok doğru! kadınların siyah elbiselerine olan BAĞIMLILIKLARINI ve bir yandan da aralarındaki hafiflemeyen çekim kuvvetini neden yazmadım ki şimdiye kadar? Daha ne kadar enteresan olabilir?'' dedim.









                                                 

İşte sonuç :)






Anlaşılan ''küçük siyah elbiseler''i yazmayı kafasına koyan bir ben yokmuşum , baksanıza hakkında koca koca romanlar [sanırım daha çok chick-lit'ler] bile yazılmış... :)






                                                           

Biz küçük siyah elbiselerimizi giyip dışarı çıktıkça,onlarla gezip tozdukça ve onları layıkıyla taşımaya ve onlara yakışır aksesuarlarla adeta onları ''ödüllendirmeye'' devam ettikçe , onlar da bize geri dönecektir hiç kuşkusuz :) Ve onlar da bizi ''ödüllendirecektir'' :)

Bir ay kadar önce paylaştığım ''these boots are made for walking'' adlı post'taki Nancy Sinatra'lı parçayla süslenmiş şu videoya bir göz atın derim , tam bir görsel şölen çünkü  :)

Tam bir Parisienne stili yansıtılmış  ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder