27 Temmuz 2013 Cumartesi

80'lik Faust




''Bizi yaşamda vazgeçilmez kılan aşktan ibaret ne var?
Bizi yaşamda vazgeçilmez kılan aşk mıdır ,yoksa aşk mı vazgeçilmez,kendimizi daha canlı hissedebilmemiz için?
Sayısız hikayeler anlattılar,yokluğa,varlığa dair birçok sözler söylediler ve gaflet içinde akılsızca akıllarınca mana gevherini deldiler.
Kainatın esrarına vakıf olmadıkları için evvela uzun uzun çene çaldılar,sonra uyuyup kaldılar.
Kainatın esrarına vakıf olmak neymiş,hep birlikte Doktor Faust örneğinde görelim.''



31 Ağustos Cuma akşamı , Muammer Karaca Tiyatrosu'ndaydık.
Tıklım tıklım dolu olan tiyatroda herkes Goethe'nin ünlü eserinden uyarlama olan Faust oyunu için bekliyordu.

Bilet bulmak zor olmakla birlikte,bileti bastırmak ayrı bir zahmetti.
İzleyiciler girişte bir de bilet bastırma sırası bekledi , sanki almak çok kolay olmuş gibi.
Mybilet'e teşekkürler :)


Yaz başında tiyatro festivalinde de gösterilmiş olan oyun,tüm yıl boyunca oldukça konuşuldu ve yazın kapanışıyla beraber bir 'son gösterim' gerçekleşti.

Yorumlarımdan önce Goethe'nin Faust'unu tanımakta fayda var..

Konudan şöyle bahsetmek mümkün..

''Faust'' adına hepimiz hiç kuşkusuz aşinayızdır.

Edebiyat dersinde,bir pazar yazısında,sanat programında ,bir filmin sonundaki alıntıda ...öyle ya da böyle duymuşuzdur hepimiz.

Peki gerçekte Faust'u FAUST yapan nedir?

Tartışmaya daha açık bir eser bulamayız eminim..

Neden diyorsanız şu yüzden...

Faust,içeriksel tüm niteliklerinden önce başlı başına bir 'görmüş geçirmişlik' simgesidir.

Çünkü Goethe , ilk olarak 18 yaşında kaleme almaya başladığı bu şiirsel oyununu ne yapıp edip hayatının son demlerine kadar bitirmemekte inat etmiştir.Tamamlayamadığından mı,yoksa gerçekten tamamlamak istemediğinden miydi bilinmez.Ancak Faust,bitmek tükenmek bilmeyen bir senfoninin edebiyattaki karşılığıdır adeta.

'Urfaust' adını aldığı tarih , Goethe'nin henüz toy bir gençken yazın hayatına başladığı yıllara denk gelir.Esere , bu adla başlamıştır.

Daha sonraları 1806 yılında Faust 1 ;ardındansa 83 yaşında ölümünden kısa bir süre önce 1832'de Faust 2 olarak eseri iki büyük bölüm halinde tamamlayıp ancak bitirebilmiştir.

O halde  Faust,Goethe'nin bütün eserlerinin bir birleşimi olarak da kabul edilebilir.






''Faust ne hakkında ?'' sorusuna gelecek olursak..

Öncelikle Faust'ta işlenilen ana konuyu Goethe 0'dan yaratmamıştır.


Şeytanla bahse giren/ruhunu şeytana satan insanoğlu teması onlarca kez edebiyat tarihinde işlenmiştir.

Bununla beraber bu çok çeşitli öykülerden -tabii ki sıra Goethe'ye gelmeden önce- başı çekeni, usta İngiliz yazar Christopher Marlowe tarafından yazılan ''Doktor Faustus'' tur.

Ancak Doktor Faustus ve Faust 1/2'nin benzer görünmesine karşın,Christopher Marlowe karakterini şeytan karşısında yenilgiye düşen biri olarak ele almıştır.Sonunda yenilgi ve çaresizlik vardır.

Faust ise başlı başına Mefistofeles'e baş kaldıran,direnen ve saldırgan bir karakterdir.

İki zıt kutup diyebiliriz bu iki hikayenin baş kahramanları için.

Goethe'nin Faust'unu Doktor Faustus'tan tamamiyle ayrı tutan bir diğer çok önemli özelliğiyse
Faust'un evrensel bir insan tragedyası boyutu kazanmasıdır.Olay örgüsü,karakterin ikilemleri ve Goethe'nin hikayeyi adım adım derinden işleyişi sayesinde elbette.

O halde Goethe'nin 1808 yılında yayımladığı Faust'un ilk bölümü yani Faust 1 (alm. ''Faust.Eine Tragödie.'') , Alman Edebiyatı ve Faust geleneğinin en önemli ve çok alıntılamalı eserlerinden biridir.

Bunun yanında , eserin çok felsefi ve derin ilintilemeli anlamları oluşu sebebiyle eser yalnızca okunmak için ideal olduğu , hatta sahnelenmesinin pek de olağan veya mantıklı kabul edilmediği söylenilir.

Eserde Heinrich Faust ; felsefeyi,tıbbı,doğa bilimlerini,teolojiyi araştırmış ve tüm gençlik ve olgunluk çağını yeryüzünün sırlarını keşfetmeye adayıp,tüketmiştir.

Yeni Çağ'ın(1480-1538) başlangıcına denk gelen yaşlılık yıllarındaysa hayatını yerle bir edecek bir sonuca varır ...Hayatını dolu dolu yaşayamadığını ve anın güzelliğinin farkına varamamış olduğunu fark eder..

Yaşadığı bu derin hayal kırıklığı ve yıkım onu Mefistofelesle anlaşma yapmaya kadar sürükler.
Eğer ki kendisini bu karanlıktan çıkarıp,kronik memnuniyetsizlik ve huzursuzluk halinden kurtarırsa Faust,ruhunu şeytana satacağına karar vermiştir.

Mefistofeles Faust'u bir cadının iksiriyle gençleştirir ve onu dünyayı gezmek üzere yanında götürür.

Amacı Faust'a beşeri hazları yaşatarak sözünü tutmak ve onu öteki dünyada emrinde tutmaktır.

Öyle ki Faust'u doğru yoldan çıkarmak için Tanrı'dan izin ister ve Faust'a dünyevi zevkleri vaad eder.

Böylelikle Faust'un en sonunda '' Dur ey zaman ! Ne güzelsin ! '' demesiyle antlaşmaya göre şeytan,kazanmış olacaktır.

Faust , şeytanın ön gördüğü aşk duygusunu yalnızca Gretchen adlı genç kızla yaşar.
Öyle ki bu aşk duygusu,bir genç kızdan çok öteye Helene idealine kadar ilerler.

Bütün bu yaşananların bedeli; başta Gretchen olmak üzere üçü için de beklenmeyen noktalara varır ve uçuruma sürüklenirler.

Ancak ne olursa olsun Faust, bilgisi ve aydınlığıyla Mefistofeles'e karşı durmaya ve direnmeye devam edecektir.


Eserle ilgili bir ilginç detay da Goethe'nin bunu kaleme almaya başlamadan önce ona ilham veren vakadır.

Goethe,aslında bu eseri yazarken çocuk katili Susanne Margaretha'ya karşı açılan dava sürecinden etkilenmiştir.

(Etkilenmiştir derken;Margaretha'nın idamından bahsediyor olduğumu anlamışsınızdır.)





Yukarıdaki gibi bir arkaplana sahip olan bu eseri sahnede oynamak zor olsa gerek.

Bu yüzden Faust'u hem Almanca aslından çevirdiği , hem bir tiyatro oyununa uyarladığı , hem de bizzat sayısız kez ( Almanya Oberhausen Şehir Tiyatrosu ve İstanbul Alman Başkonsolosluğu da dahil olmak üzere) sahnelediği için Haydar Zorlu'yu tebrik etmek şart.

Hem de 80 dakikaya,tek perdeye sıkıştırılmış haliyle.

Böyle güzel bir derlemeyi hem Alman hem Türk izleyicisiyle onlarca kez buluşturduğu için teşekkür ediyoruz.

Zaten oyun,2012 kışı boyunca öyle çok konuşuldu ve beğeni topladı ki, tekrar İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında sahnelendi + bahsettiğim üzere geçen cuma son bir final gösterisi yapıldı.

Belirtmezsem olmaz:izleyicinin ilgisi gerçekten çok yüksekti.Her yer ''tıklım tıklım''dı !

Oyunculuk ve uyarlama çok başarılı ve oldukça yeterliydi.Ancak şöyle de bir gerçek var ki,bu oyuna izleyicinin tamamen kendini verip , her bahsedileni anında algılayabilmesi için Faust'u önceden MUTLAKA okumuş olması şart. Ama tabii okumayan anlamıyor mu? Tabii ki de anlıyor.Sadece oyunu tamamen sindirmek için aşinalıktan bir tık daha fazlası gerekebilir.

Zaten finalin de ucu açık bırakıldığından,izleyici sonda alkış faslına geçmeden önce şöyle bir durup,kitleniyor.

Oyunda izleyiciyi duraksatıp ''nasıl yani?'' dedirten böyle küçük yanılsamalar ve felsefi içerikli söz oyunları çok fazla var.


O yüzden pür dikkat,tam dikkat !




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder