27 Temmuz 2013 Cumartesi

kod adı:ytong





Bu sene muazzam bir etkinlik keşfettim.

Her yıl yapılıyor mu,bu sene ilki miydi bilmiyorum. Ama umuyorum ki  her yıl yapılıyordur ve böylece ben de seneye doya doya gitme şansını yakalarım önceden ajandama not alarak.

İstanbul Modern , Antrepo'nun yanında kalan , müzenin içine doğru dizayn edilmiş mis gibi ferah bahçesinde heykeltıraşları ağırladı geçtiğimiz ay.
Aslında ''heykeltıraş olmak'' gibi bir şart yok. Aksine, ilgili/meraklı olan herkes katılabilir. Biraz zımpara,biraz yontma derken 5-6 saat hemen geçiveriyor ve siz de şaşırıyorsunuz birkaç saatte çıkardığınız 'sanat eserleri'ne.

1 Eylül'de başlayıp , bir ay boyunca devam eden ve cumartesi günlerine denk getirilmiş heykel atölyesinde, bu seneki çıkış noktası ytong taşıydı. Anlayacağınız 1 ay boyunca Antrepo'nun orada , bir  grup genç sanatçı durmadan ytong taşıyla baş etmekle meşguldü.

Tek problemli sayılabilecek yanı , ytong'un ''ben burdayım'' deme durumunun oluşu. Nasıl mı?
En basit haliyle ... ytong; taşı toprağı birbirine katıyor. Günün sonunda toz girmemiş yeriniz kalmıyor.
Ama bana kalırsa bu bile işin eğlenceli kısımlarından. Sonuçta bütün günkü emeklerinizin boşa gitmemiş olduğunun bir kanıtı.

Gelelim atölyenin en keyifli tarafına.
Çok başarılı ve başarılı olduğu kadar da mütevazi olan sevgili heykeltıraş Seçkin Pirim bu atölyede bizlerin öğretmeni oluyor adeta.
Her ders öncesinde kısa bir teorik eğitimin ardından pratiğe geçiliyor ve gün boyunca yılmadan ,sıkılmadan öğrencileriyle ilgileniyor Seçkin Pirim. Onun enerjisi ve güzel desteği için buradan da tekrar sonsuz teşekkür ederiz kendisine:) Umuyorum ki seneye gerçekten bir atölye çalışması daha yapılır ve yine Seçkin Pirimle bir araya gelip , birlikte çalışmak şansımız olur.

Tüm bu tatlı yorgunlukların üstüne İstanbul Modern Cafe'ye çıkıp boğaz manzarasından büyülenmek ve Cafe'nin spesiyallerinden olan deniz mahsüllü risottonuzu tadımlamak da günün ödülü oluyor :)

Zaten İstanbul Modern , şık mı şık mimarisiyle, ferah bahçeleri ve bahsettiğim heykel atölyesi gibi açık hava çalışmalarında sunduğu açık alanlarıyla,başlı başına bir keyif kaynağı olan cafesiyle ve kendinizi kaybetme tehlikenizin olduğu ( dikkat , ciddiyim ! )  mağazasıyla en başından beridir sanatseverlerin gözdesiydi,bu yolda gittikçe de ilerlemekte.

En son Burhan Doğançay'ın ''Kent Duvarlarının Yarım Yüzyılı '' adlı sergisinden blogumda da bizzat bahsetmiştim. Tekrar üzerinden geçmeme gerek yok ,ama İstanbul Modern bünyesinde ağırlanmış olan birbirinden değerli yüzlerce yerli/yabancı sanatçıyı bizlerin gözleri önüne taşıdığı için de ayrıca minnettar kalıyoruz her seferinde.

Teşekküler Modern.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder