27 Temmuz 2013 Cumartesi

What's our deal with coffee?




Ne demiş yazar? ''Happiness is a cup of coffee and a really good book.''

Bize de olsa olsa 'so true!' demek kalır.


Peki nedir bu kahve-kitap sevdası?
Veya daha da ilginç haliyle;

Neden 'kadınlar' bu ikisine tapınır adeta?

Bir internet sitesinde tesadüfen karşılaştığım women+coffee adlı çalışmadan sonra 'gerçekten de öyle ! ' diye düşündüm.
Peki nesi bu kadar çekici bu ikilinin?








      Kahveye bayılırım . Her gün de mutlaka içerim,hiç şaşmaz. Ancak kahve konusunda pek yorum yapmayı planlamıyorum burda.Şahsen kitaplar daha çok ilgimi çekiyor ''hakkında bir şeyler demek için''. O yüzden cevap hakkımı kitaplardan yana kullanıyorum.

İçinde yaşadığımız hayat bizi hayal kırıklığına uğrattığında,kitaplar o eksiği ve hayal kırıklıklarını silip süpürüyor;rengarenk oluyor etraf birden.

Alışkanlığı olmayan -daha doğrusu kitapların tadına henüz varamamış-lar vardır elbet aramızda.Hiç de yargılanacak bir şey değil.Ama şu da bir gerçek ki,kitapların dünyası gerçekten büyülü.Öyle olmasa, yaşadığımız yüzyılda bütün tabletlerin, küçücük un ufak teknoloji mucizesi alet edevatların arasında kitaplar,ciltler ve sayfalar çoktan yerinden olmuştu.Ebediyen kaybolup gitmişlerdi.

Demek ki yazılı edebiyat, -aslında ''yazılı edebiyat'' deyişi  bana  çok vasat ve kuru bir tanımlama gibi göründü- 'yazılı sanat' (daha iyi gibi.) ölmemiş daha,yaşıyor ..

Hala ilgi görüyor,hatta ve hatta gün geçtikçe öyle sıradışılıkla ve hızla yaygınlaşmaya,popüler kültürün içinde yer edinmeye başladı ki bu alem;göz ardı etmek imkansız.

Tabii sevindirici tüm bunlar.Hala birileri var ''farkındalıkları'' olan, kendi kendine yetmeyi bilebilecek düşünce olgunluğuna ulaşmış olan...

Bir düşünür paylaşmış aklındakileri günlerden bir gün ,tam da benim konumla ilgili.

                      ''A bookstore is one of the only pieces of evidence we have that people are still thinking.''

Sevindirici..ve çok da güzel bir tespit.





Bir de bazılarımız vardır.Hayaller aleminden kopamamış.
Haliyle gerçek hayatta da umduğunu bulamamış.Sarılmış kitaplara.

İşte onlar için tam bir anahtar 'kitap'.

Ne mutlu onlara !


Tüm yaşanmışlıklar ya da yaşanmamışlıklar için ..

Çözüm : kitap kitap kitap.

''En iyi dost'' desem çok mu  ''primary school : level 1: chapter 1 '' kaçar ? 







Üstten ikinci benimdir !




Bu sahneye şahit olmak benim için hiç de zor değil.
Durun iki dakika,kedimi bi öpüp geliyorum :)



Good one :)


Renklerini yiyebilirim elimde olsa.



Audrey haklı.Kitap okumak için -en azından kendi adıma konuşayım ; benim kitabıma dalabilmem için - yalnız olmam&yalnız bırakılmam şart.
Hem yoksa ne anlamı var ki.
Etraf müsait olmalı ki , roman karakterleri yanı başımızda rahatça nefes alabilecek alan bulsun :)



F. Scott iyidir . Great Gatsby'siyse en iyidir.
Bakın neler neler söylemiş nam-ı değer muhteşem Fitzgerald :

-''Bana bir kahraman gösterin,size bir trajedi yazayım.''


-''18 yaşımız kanatlarımızın üstünden baktığımız tepeler,45 yaşımız ise içine saklandığımız mağaralar gibidir.''


-(Beni en etkileyen sözlerinden biri olduğundan orjinal haliyle paylaşıyorum.Çevirmekle yazık ederim diye de korkmuyor değilim ayrıca.Yazar bu sözüyle aslında Birinci Dünya Savaşı'ndan sonraki kuşağa,20lerin kuşağına sesleniyor.)
''....[a generation] grown up to find all gods dead,all wars faught,all faiths in men shaken...''
This Side of Paradise

Son olarak ; Hemingway'in tam adıyla Francis Scott Key Fitzgerald'ı ölesiye kıskandığını biliyor muyduk ? :)

So hard to tell , isn't it ?






OLD BOOK SMELL. 
SONUNDA BİRİLERİ BENİ ANLAYABİLDİ.
bkz. Küçüklüğümden beridir hiç şaşmaz bir huyum: eski kitapları didik didik edip,koklamak.
O zamanlar sürekli raflardaki eski kitapları açıp kokladığımı gören büyüklerim sanıyorum ki endişelenip bana sorma gereği duydular.Basitçe hoşuma gittiğini söylediğimdeyse aldığım cevabı hala hatırlıyorum . ''Eski kitaplar çikolata gibi kokar;o yüzden seviyo işte çocuk yahu hahahhahah ihihihiihih '' 

Ama hayır. Es-ki ki-tap ko-ku-su.

That's it.

Yazıya bakılırsa,birileri daha benim türdenmiş .
Ne mutlu !





Fav-Hollywoodstar kim derseniz?

Buyrunuz Natalie,buyrunuz Scarlett.

Çok zarifler .










Bazıları da işte tam üstteki sebepten ötürü okur , okur ve okur.
Ama realiteyi tamamen unutmak mantıksız.
Arada bir gerçek hayata dönüp. Adı geçen 'trouble'larla bizzat ilgilenmek,uğrunda alın teri dökmek gerek.
Her şey dengeliyken güzel değil mi ama?










Final için harikaydı.


Bol kahveli,kitaplı ve arada çok da abartmadan -çikolatalı-geçireceğiniz günler diliyorum.

 
Unutmadan.Bir saniyeliğine hiç başlamamış 'kahve' muhabbetimize dönecek olursak: Muhtemelen şu ana dek kahve tutkusu hakkında , hem çarpıcı bir 'gerçeklik' taşıyan, hem de kahvenin kendisini sevdiren gizemli halini yansıtabilmeyi %1500000 başarabilmiş bir alıntıyı paylaşmam lazım.

''Coffee is the elixir of the gods.Therefore,I'm not addicted ; I'm divine''

Yani diyor ki; kahve diyor,tanrıların iksiri diyor,büyülü diyor.Sonra da ekliyor,diyor ki:
Kahveye bağımlı olmak çok saçma,çok basit kaçar.Hem doğru da değil.Benim onla aramdaki şey bir 
acayip,bir harika,hatta biraz doğa üstü , azıcık saçma.Ama sonunda her şey çok çok güzel diyor.

Kabul ediyorum,Umberto Eco misali biraz 'Yorum,Aşırı Yorum' oldu bu. Ama benim yorumum en nihayetinde :)

*Adı geçmişken.Umberto'nun o aynı adlı kitabı çok iyidir.Ama biraz sıkılabilirsiniz.Çok edebi.Çok terimsel.Ama bir yandan da katkıları yok değil tabii ki..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder